AnasayfaHaberler

2018-2019 Adli Yıl Açılışı

3.09.2018 15:26:22
2018-2019 Adli Yıl Açılışı

2016-2018 Adli Yıl Açılış Töreninde Baro Başkanı Av. Ali ARSLAN' nın Konumasının Videosunu Aşağıdaki Linkten Ulaşabilirsiniz . . .

 

https://youtu.be/U6JHsjqxMqg

 

 

            Baro Başkanı Av. Ali ARSLAN' nın Adli Yıl Açılış Konuşması;

 

       2018-2019 Adli yılının Vatanımıza, Milletimize, yargı camiasına hayırlı olmasını, sorunların en az yaşandığı, yargı bağımsızlığının güvence altına alındığı, yargıda görev yapanların huzur içinde geçirdiği bir yıl olmasını diliyorum.

        Demokratik, Laik Hukuk Devletini yaşatmak için direnen, Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkan; Yargıyı bağımsız kılmak adına mücadele eden, hak ve özgürlüklerin  korunması için savaş veren  tüm Avukat, Hakim ve Savcıların Yeni Adli yılını kutluyor sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum.

 

       2018-2019 Adli Yıl başlangıcında; Bizleri Çağdaş, Laik, Sosyal Hukuk Devleti içinde yaşamayı hedef gösteren, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarını huzurlarınızda rahmetle ve minnetle anıyorum.

      Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK bir sözün de “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin devlet halinde varlığı kabul edilmez” demiştir. Bu sözden de anlaşılacağı üzere bir devletin varlığı için temel unsur yargının bağımsızlığıdır. Yargısı bağımsız olmayan Devletler yok olmaya, başkasının esareti altına girmeye mahkumdur. Gazi Mustafa Kemal yaşadığı sürece yargıya, yargının sacayağından biri olan savunmaya büyük değer vermiştir.

       Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu güne “Sevr Antlaşmasını” imzalatamayan devletler tehditlerine ve oyunlarına devam etmişlerdir, etmektedirler. Bu oyunlarını ve tehditlerini devletin değişik kurumlarını, dini topluluklarını, azınlıkları, insanlarımızın etnik kimliklerini kullanarak gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Büyük Türk Milleti ATATÜRK’ ün ilke ve devrimlerini rehber edinerek bu tehdit ve oyunları bertaraf etmiştir ve etmektedir.

 

         Emperyalist güçler yıllardır yaptıkları çalışmalar sonucu oluşturdukları bir gücün yeteri kadar güçlendiğini düşünerek 15 Temmuz 2016 gecesi harekete geçmişlerdir. Fetullahcı Terör örgütünün darbe kalkışması Milletimizin, Atatürkçü Subaylarımızın, Siyasi Partilerimizin, Sivil Toplum Örgütlerimizin kararlı ve kahraman direnişi ile başarısız kılınmıştır. Bu aşamada TBMM bombalanmış, halkımızın üzerine ateş açılmış, kendi şehirlerimiz kendi uçaklarımız tarafından saldırıya uğramıştır. Ülkemiz büyük bir tehlikenin eşiğinden dönmüştür.

      

      Hain, Emperyalist güçlerle işbirliği içindeki FETÖ 50 yıllık örgütlenme sürecinde Devletin tüm kritik noktalarını ele geçirdiğini, Silahlı Kuvvetlerin, Yargının, Bürokrasinin elin de olduğunu, önünde engel bir güç kalmadığını düşünerek darbeye kalkışmıştır ancak bir şeyi hesaba katmamıştır  

 

           ‘Türk Milletini’ !!!

 

        Darbe kalkışmasından sonraki süreçte FETÖ’nün örgütlenmesinin çökertilmesi, finans kaynaklarının kurutulması, kamu kurumlarından dışlanması için büyük bir çalışma başlatılmıştır. Bu çalışmalar büyük bir titizlikle yürütülmeli ve amacı doğrultusun da yapılmalıdır. Darbe kalkışmasına katkı veren, FETÖ terör örgütünün yapılanması içerisinde yer alan unsurlar hızlıca devlet yapısından ayıklanmalıdır. Darbe kalkışmasının üzerinden 2 yıldan fazla zaman geçmiştir. Bu süre içerisinde birçok kişi yargılanmış birçoğunun yargılanması devam etmektedir. Kamu kurumlarından birçok devlet memuru ihraç edilmiştir. FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ mensupları kamudan ihraç edilirken, bu örgütle ilgisi olmayan birçok kişinin de görevlerinden uzaklaştırıldığı görülmektedir. Bu konuda daha titiz davranılmalıdır.

 

         Değerli Meslektaşlarım;

        Yargının yaşadığı sorunlar azalmamak da her yıl artarak devam etmektedir.

    Yargının sorunları yalnızca Avukatların sorunu değildir. Devletin sorunudur. Ülkenin sorunudur. Vatandaşın sorunudur. Hakimlerin, savcıların sorunudur. Bu sorun hepimizin sorunudur.                 

      Hukukun üstün olmadığı, kişilerin, şirketlerin kendilerini hukuki güvenlik içerisinde hissetmedikleri ülkeler de üretime yönelik yatırımlar azalıyor. Dış sermaye ülkeyi terk ediyor. Hatta ülkenin kendi zenginleri de ülkeyi terk ediyor.

       Bu ne demek? İşsizlik, pahalılık, gelirin düşmesi ve fakirlik demek!

       Üretmek yerine tüketmek ve giderek sömürgeleşmek demek.

       15 Temmuz süreci bu ülkeye bir günde gelmedi. Bir süreç yaşandı ve bu süreç içerisin de birçok yanlışlar yapıldı.

 

     Liyakat ilkesi terk edildi. Kurumlarda liyakata önem verilmediğinden kamu kurumları Devletine, Cumhuriyetine hizmet edenlerle değil mensup olduğu kişi ve kurumlara itaat edenlerle dolduruldu. Bu kişiler günü geldiğinde itaat ettikleri kişi ve kurumların talimatlarını uygulamaya kalktılar.

    Anayasa değişikliğinden sonra Devlet içerisin de yeniden yapılanma ve örgütlenmeye girilmiştir. Bu yapılanma ve örgütlenme de eski hatalar yapılmamalıdır.

       Çözüm; her vatandaşımızın kanun önünde eşitliğini güvence altına alacak hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirmektir. Hukuka olan güveni sağlamaktır.

         Değerli Protokol, Değerli Meslektaşlarım;

         20 Temmuz da başlayan adli tatil 31 Ağustosta sona erdi ve yeni Adli yılımız 3 Eylül günü başladı.

     Yeni Adli yıl da birçok beklentimiz vardır. Öncelikli beklentimiz adaletin vicdanları rahatlatarak, “adalet yerini buldu”  duygusunu uyandırarak en hızlı şekilde gerçekleşmesidir.

       Geride bıraktığımız adli yılda yargı içerisindeki FETÖ terör örgütünün yapılanması sona erdirilmiştir. Boşalan kadrolar hızlı bir şekilde doldurulmuştur. Doldurulmaya çalışılmaktadır. Darbe kalkışmasından sonra yaşananlar davaların uzamasına, vatandaşın hakkına ulaşımının gecikmesine neden olmuştur. Yargıda personel eksikliği giderilememiştir. Yargıda ki personel eksikliği hızlı bir şekilde tamamlanmalıdır. Hakim- Savcı alımların da ve yer değiştirmelerde liyakata önem verilmelidir. Yargı siyasallaştırılmamalıdır. Yeteri kadar zedelenen hukuk sistemimizin daha çok zedelenmesine izin verilmemelidir.

       Yasa ile yapılması gereken birçok düzenlemeler OHAL döneminden yararlanılarak KHK ile yapılmıştır. Yasa değişiklikleri meclis de ve kamuoyunda tartışılmadığı için birçok yanlışlıklar yapılmak da, yasa uygulamaya girmeden yeni değişiklikler yapılmaktadır. Bu durum Yargının çalışmasını zorlaştırdığı gibi yargıya olan güveni de azaltmaktadır. 

      Adalet, bir toplumun can damarıdır. Adalet duygusunun yara aldığı toplumlar da bireylerin hak ve özgürlüklerinden söz edilemez.

       Yargı bağımsızlığı,

       Adil yargılanma hakkı ve

       Savunma hakkının eksik olduğu süreçte Adaletten, Demokrasiden söz edemeyiz.

       Yargı siyasi erkin etkisin de olmamalıdır. Bağımsızlığını korumalıdır.

       Her yurttaşın Adil yargılanma hakkı vardır. İsnat edilen suç ne olursa olsun adil yargılanma hakkı sağlanmalıdır.

       Savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. Bu anlam da Avukatların konumu güçlendirilmelidir.

      Hukuksuzluklar karşısın da sessiz kalmak, yapılan ve yapılmak istenen yanlışlara da ortak olmak demektir.

      Hukukun üstünlüğünden, Laiklik ve Sosyal Hukuk Devleti ilkelerinden asla taviz vermemek gerekir.

   Bağımsız yargı, adil yargılanma, adalet ve demokrasi istiyorsak Hakim bağımsızlığını, Hakim güvencesini sağlamak zorundayız. Belli görüşten kişilerin Hakim-Savcı yapılması ile adaleti değil bu ülkenin çöküşünü sağlamış oluruz.           

    Savunmasız yargı olamaz. Bu nedenle savunmanın rolü güçlendirilmelidir. Son zamanlar da  Hakim ve Savcılarımızın Avukatlara yasa ile tanınan yetkileri aleyhte yorumlarla daraltmaya çalıştıkları görülmektedir. Avukatlar vatandaşın hak aramasında, hukukun hakkaniyete uygun uygulanması, gerçek adaletin gerçekleşmesinde katkı sağlamaktadırlar.

     Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, ifade ve basın özgürlüğü, internet özgürlüğü demokrasi gibi evrensel değerlendirme ölçütlerine göre bazı üçüncü dünya ülkelerinin gerisine düştüğümüz değerlendirmesi sıklıkla yapılır oldu. Bu değerlendirmelerle özgür olmayan ülkeler arasında sayılır olduk.  

 

   Ülkemizde yaşananlar şunu göstermiştir. Demokrasinin, özgür yaşamanın, Cumhuriyetimizin güvencesi Atatürk ilke ve Devrimleridir. Çağdaş Demokrasiye ulaşmak için Atatürk İlkelerine daha sıkı bağlanmalıyız.

           

     Yargı bağımsızlığını, Yargının sorunlarını, Hakim güvencesini, Avukatların sorunlarını, Hukukun üstünlüğünü, Kuvvetler ayrılığını, Vatandaşlarımızın yargıda yaşadıkları sorunları Demokrasi içerisinde tartışabiliriz. Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile çalışması için Barolar olarak üzerimize düşen tüm görevleri eksiksiz yerine getirmek zorundayız.

     Yeni Adli yıl bu gün başladı. Adli yılın ilk gününde yargı camiası olarak tüm sorunlarımızı çözdüğümüzü söyleyemeyiz. Geçen yıllarda dile getirdiğimiz birçok sorunumuz aynen devam etmektedir. Bu sorunların üzerine birçok yeni sorun eklenmiştir.  

       Bu sıkıntılı süreçte yargı camiası olarak Hukukun evrensel kurallarına uygun davranmamız yargıya olan güveni arttıracağı gibi ilerleyen zamanda Uluslararası camiada verilen kararların tartışılmasını engelleyecektir. Bu anlamda yargının üç ayağını temsil eden Avukat- Hakim ve Savcıya büyük görev düşmektedir.

           

     Tekrar şahsım ve yönetim kurulumuz adına 2018-2019 Adli yılının halkımıza, yargı camiasına hayırlı olmasını ve sıkıntıların, sorunların bir an önce sona ermesi dileklerimi sunarım.                                                                                                             

     Saygılarımla.03.09.2018

 

 

                                                                                   MANİSA BARO BAŞKANI

                                                                                          AV.ALİ ARSLAN